Çarşamba, Şubat 28, 2007

KADIN-şiir

Kadın dinin yarısıdır,topluma yön verir.
Namaz kılar,oruç tutar,can verir.
İnsan yetiştirir,bağ verir,bahçe verir,
Bu din,bu vatan korunur gider.

Ahlak bozulmuşsa,suçlu kadındır.
Baba köle,anne saraya sultandır.
Hem aldatır,hem aldanır,nedendir?.
Efendim, böyle gelmiş, böyle gider.

Düşmana karşı büyük silahtır kadın.
Her zaman barışı temin eder kadın.
Şimdi Avrupa’nın güçlü silahı kadın.
Hayat böyle gelmiş, böyle gider.

Kısır eğitimle kaldık baş başa.
Kendi elimizle girdik ataşa.
Eğer çoğalırsa bir gün nataşa.
Bu ülke tamamen yıkılır gider.


mehmet selim polat

Salı, Şubat 27, 2007

Hadis-i Şerif Lugatı

Hadîs Âlimi (Muhaddis):
Hadîs-i şerîf sahasında mütehassıs kimse. Çok sayıda hadîs toplayıp, senet ve metinleriyle ezberleyen, râvilerin cerh ve ta'dîl (güvenilir olup olmadıkları) noktasından durumlarını bilen, bu ilimde ihtisas kazanıp kitaplar yazmış olan âlim. Muhaddisin çoğulu muhaddisîn'dir.

Hadîs İmâmı:
Üç yüz binden çok hadîs-i şerîfi, râvîleri (rivâyet edenleri, nakledenleri) ile birlikte bilen büyük hadis âlimi. Buna, hadîs müctehidi de denir.

Hadîs-i Âhâd:
Hep bir kimse tarafından rivâyet edilen, bildirilen, müsned-i muttasıl (Resûlullah efendimize varıncaya kadar, rivâyet edenlerden yâni nakledenlerden hiçbiri noksan olmayan) hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Âmm:
Herkes için söylenmiş hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Cibrîl:
Peygamber efendimiz Eshâbı (arkadaşları) ile otururlarken, Cebrâil aleyhisselâmın insan sûretinde gelip; İslâm'ı, îmânı ve ihsânı sorduğunda Resûlullah efendimizin verdiği cevabları bildiren hadîs-i şerîf.

Hadîs-i Garîb:
Yalnız bir kişinin bildirdiği sahîh hadîs. Yahut, aradaki râvîlerden (nakledenlerden) birine, bir hadîs âliminin muhâlefet ettiği hadîs.

Hadîs-i Hâs:
Bir kimse için söylenmiş hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Hasen:
Bildirenler (râvîler) sâdık (doğru) ve emîn (güvenilir) olmakla beraber hâfızası, anlayışı sahîh hadîsleri bildirenler kadar kuvvetli olmayan kimselerin bildirdiği hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Kavî:
Resûlullah efendimizin, söyledikten sonra, peşinden bir âyet-i kerîme okuduğu hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Kudsî:
Mânâsı, Allahü teâlâ tarafından, kelimeleri ise, Resûl-i ekrem sallallâhü aleyhi ve sellem tarafından olan hadîs-i şerîfler. Hadîs-i kudsîleri söylerken, Peygamber efendimizi bir nûr kaplardı ve bu, hâlinden belli olurdu. (Abdülhak Dehlevî)

Hadîs-i Maktû':
Söyleyenleri (râvîleri), Tâbiîn-i kirâmakadar bilinip, Tâbiîn'den rivâyet olunan hadîs-i şerîfler. Tâbiîn'den rivâyet edilen, bildirilen maktû' hadîslerin sonraki râvîleri (nakledenleri) Ehl-i sünnet âlimlerinden iseler, bunlar hakîkaten hadîs-i maktû'dur. Mevdû sanmamalıdır. (İbn-i Kudâme-Buhârî)

Hadîs-i Mensûh:
Peygamber efendimiz tarafından ilk zamanda söylenip, sonra değiştirilen hadîsler.

Hadîs-i Merdûd:
Mânâsı olmayan ve rivâyet şartlarını taşımayan söz.

Hadîs-i Meşhûr:
İlk zamanda bir kişi bildirmişken, ikinci asırda şöhret bulan, yâni bir kimsenin Resûl-i ekremden, o kimseden de, çok kimselerin ve bunlardan dahî, başka kimselerin işittiği hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Mevdû:
Bir hadîs imâmının şartlarına uymayan hadîs-i şerîfler. Bir müctehid (âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerden hüküm çıkaran âlim), bir hadîsin sahîh (doğru) olması için, lüzûm gördüğü şartları taşımıyan bir hadîs için; "Benim mezhebimin usûlünün kâidelerine göre mevdûdur" der. Yoksa; "Resûlullah'ın sallallah ü aleyhi ve sellem sözü değildir" demez. (Dâvûd-ül-Karsî)

Hadîs-i Mevkûf:
Eshâb-ı kirâma kadar râvîleri (nakledenleri) hep bildirilip, sahâbî olan râvînin, Resûl-i ekremden işittim demeyip, böyle buyurmuş dediği hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Mevsûl:
Sahâbînin (Resûlullah efendimizin arkadaşları); "Resûlullah'tan işittim, böyle buyurdu" diyerek haber verdiği hadîs-i şerîfler. Bunda, Resûl-i ekreme kadar rivâyet edenlerin hiç birinde kesinti olmaz.

Hadîs-i Muddarib:
Kitab yazanlara, çeşitli yollardan, birbirine uymayan şekilde bildirilen hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Muhkem:
Te'vîle (yoruma, açıklamağa) muhtaç olmayan hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Mu'allak:
Baştan bir veya birkaç râvîsi(rivâyet edeni, nakledeni) veya hiçbir râvîsi belli olmayan hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Munfasıl:
Aradaki râvîlerden (nakledenlerden), birden ziyâdesi (fazlası) unutulmuş olan hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Müfterâ:
Müseylemet-ül-Kezzâb'ın ve ondan sonra gelen münâfıkların (kalbiyle inanmayıp, sözleriyle inandık diyenlerin), zındıkların (kâfirlerin), müslüman görünen dinsizlerin uydurma sözleri. Ehl-i sünnet âlimleri (Resûlullah efendimiz, dört halîfesinin ve ashâbının arkadaşlarının yolunda olan âlimler), müfterâ hadîsleri aramış, bulmuş ve ayırmışlardır. Din büyüklerinin kitablarında böyle sözlerden hiçbiri yoktur.

Hadîs-i Mürsel:
Sahâbe-i kirâmın ismi söylenmeyip, Tâbiîn'den (Sahâbeyi görenlerden) birinin, doğruca Resûl-i ekrem buyurdu ki dediği hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Müsned-i Münkatı':
Sahâbîden başka bir veya birkaç râvîsi (nakledeni) bildirilmeyen hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Müsned-i Muttasıl:
Peygamber efendimize kadar râvîlerden (nakledenlerden) hiçbiri noksan olmayan hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Müstefîz (Müstefîd):
Söyleyenleri üçten çok olan hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Müteşâbîh:
Te'vîle (açıklamaya, yorumlamaya) muhtâç olan hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Mütevâtir:
Bir çok Sahâbînin Peygamber efendimizden ve başka bir çok kimsenin de bunlardan işittiği ve kitâba yazılıncaya kadar, böyle pek çok kimsenin haber verdiği hadîs-i şerîfler. Mütevâtir hadîsleri rivâyet edenlerin yalan üzerinde sözbirliği yapmaları müm kün değildir. Hadîs-i mütevâtire muhakkak inanmak ve bildirilenleri yapmak lâzımdır. İnanmayan kâfir olur, îmânı gider. (İbn-i Âbidîn)

Hadîs-i Nâsih:
Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin, son zamanlarında söyleyip, önceki hükümleri değiştiren hadîs-i şerîfleri.

Hadîs-i Sahîh:
Âdil ve hadîs ilmini bilen kimselerden işitilen, müsned-i muttasıl (Resûl-i ekreme kadar, rivâyet edenlerin hepsi tam olup noksan bulunmayan), mütevâtir (bir çok sahâbînin rivâyet ettiği) ve meşhûr (önceleri bir kişi bildirmişken, sonraları şöhret bulan) hadîsler.

Hadîs-i Şâz:
Bir kimsenin, bir hadîs âliminden işittim dediği hadîs-i şerîfler. Hadîs-i şâzlar kabûl edilir, fakat sened (vesîka) olamazlar. Âlim denilen kimse meşhûr bir zât değilse, kabûl olunmazlar.

Hadîs-i Zaîf:
Sahîh ve hasen olmayan hadîs-i şerîfler. Zaîf hadîsi bildirenlerden birinin hâfızası, adâleti gevşek olur veya îtikâdında (inancında) şübhe bulunur. Zaîf hadîslere göre fazla ibâdet yapılır; fakat ictihâdda bunlara dayanılmaz.

Pazar, Şubat 25, 2007

İŞGAL-şiir

ABD'nin çirkin yüzü Türkiyededir,Kerkükte değil.
Savaş,AKP ile Türkiyededir,Filistinde,Irakta değil.
Kürtler,Türkler,Şiiler,ABD ye gel kurtarıcı dediler.
ABD ne yaparsa adalettir(!),zulüm yakında ırakta değil.

Hava alanı,Bağdat arası,mesafe,yirmi kilo metre.
Ellerindeki füze otuz kilometre.dur.! dendi askere.
Patlatmadılar,kandırdı ateş kes dedi,ABD,İngiltere.
DİN'den haberleri yoktu,kafir olmuştular,bir kere.

Türkçe konuşmaları önemli değil,Ruh kalmamış.
Aptal Saddam,bunları hiç kesmedi,işini bilmemiş.
Ekonomi adil olsaydı,asla asla zulüm olmazmış.
Her şey şahane,demokrasi bahane,petrol varmış.

Türkiye ABD ,İngiltereye Kardeş oldu,Irak vuruldu.
Saddam yok oldu,şimdi sıra kimde,sonra ne oldu?.
Kerküke ne oldu ki?,Türkiye düşmana teslim oldu ,
Seksen yıldan sonra Türkiye Fiilen Hıristiyan oldu.

İnsanın kutsalı olmazsa,toprak için savaş yapılmaz.
Din,namus,şeref,oldu palavra,böyle savaş olunmaz.
Her yer Allahın toprağıdır.KUR'AN,sız vatan olunmaz.
Her türlü rezalet,atalet aldı yürüdü,Birlik olunmaz.

mehmet selim polat

DÖNEKLER-şiir

Hakimiyet Allahındır diyenler.
Hakimiyeti millete verdiler.
Dün,Kuran esastır diyenler.
Bugün,İncili esas aldılar.

Allah,a inanırız,ama dediği olmaz.
Müslümanlığı yaşayan olur yobaz.
Öyle talimat verdi,bizim baş papaz.
Kaldı,namaz,onuda şeytanlar koymaz.

Fakire yardım et,Ekonomi düzelsin.
Bu insana,yardımdır, böyle bilesin.
Suç işleyeni Affederler,ülke düzelsin.
Hırsızı affetmek kime yakışır?.bilinmez.

Hainleri affetmek,erdemlikmiş meğer.
Bu,Müslümanlarda adalet,olsaydı eğer.
Meğer,Kur,an,a, sünnete verirdi değer.
Yoktur farika,kim müslüman bilinmez.

Kimliğinde müslüman yazılı,kâfirin.
Adı, Ahmet,Mehmet,Ali,Veli,afferin.
Sonu böylemi olacaktı?,büyük zaferin.
Sonumuz ne olacak?,şimdi bilinmez.

Namusu vurduk taşa,düşmeyin telaşa.
Yazın değil,kışın örtün dedi paşa.
İlahî,Örtünmek bakmaz yaza ,kışa.
Kim müslüman,kim kafir,bilinmez.

Hoş göre göre,ne hallere kaldık.
Lafazanlara inandık,şimdi aldandık.
Yoldaki zındığı,müslüman sandık.
Şekil aynı,giyim aynı,kimdir?,bilinmez.

mehmet selim polat

TÜCCAR-şiir

Kaldığım yerden devam edeyim dedim.
Böyle değildi,senin veya benim dedem.
İslamı toparlayıp,çöpe attılar,ben nidem.
Avrupalı yıktı ondandır,eyledim sitem.

Tüccar sahtekardır aşikar,ortada.
Allah öğretilmedi,bütün okullarda.
Muhamedi,yasakladılar,adliyede.
Müslüman ,çaresiz kaldı, ortada..

Müslümanın,kalbine koydular bombayı.
Bir marifetmiş gibi,övünüp attılar havayı.
Aha,bombalanmak için bekliyorlar sırayı.
Hikmetin başı,Allah korkusu,hatırla Nebiyi.

Türkiye tarlasında ektiler,haş haşı.
Biçtiğini öğütür susuz,değirmen taşı.
Kuyruk kokmuştu,şimdi kokuyor başı.
Zehirlediler bozdular yediğimiz tatlı aşı.

Esnaf değilm,ama doğruluk kalmadı.
Muhammede,müslümanlar,inanmadı.
İslamı,gömdük mezara kimse kalmadı.
Görünce bunları,içim sızladı,kan ağladı.


mehmet selim polat

PAPA-şiir

Türkiye Cumhur Başkanı Sezer.
Papayla Kol kola,sokakta gezer.
Başbakan,AB için,medet bekler.
Yetiş imdadıma,sevgili Papa der.

Papa derki,no yardım,ben siyasi değilim.
Uslu dur,Tayip bey,Hele bir önümde eğilin.
Vaftiz edeyim sizi,ben müslüman değilim.
Muhammedi sevmem,Türke,düşman değilim.

Üzür dilemedi Papa yaptığı Suçtan.
Zaten ayrılmıştı,hakikatten,Haktan.
Diyanet Başkanı,anlattı söz etti,Haktan.
Diline sağlık,doğru söyledi,Haktan.

Papa zırbaladı,aldı dersini gitti İzmire.
Binlerce görevli korudu onu,çok kere.
Ahirette kimse koruyamaz,oldu münkire.
Allahın emridir,Lanetlemiş bir kere.

Kişi hacı olmaz gitmek ile İzmire.
Eşek,adam olmaz,suçlu bir kere.
İnanca.insana saygıyı bilmez,kefere.
insanlıktan nasibini almamış,bir kere.

mehmet selim polat

Muhammed (s.a.s)

Muhammd'den kopardılar.

İşte,İslam dedi,kandırdılar.
Sonra,Şeytana taptırdılar.
Müslümanları,saptırdılar.

Müslümanı, düşürdüler hataya.
Sonra çıktı,sinsi sinsi kargaşa.
Yok ettiler,cahilce tartışa tartışa
Müslüman budur,sundular satışa.

Muhammed arabındır,bak hataya.
Tarihi yaktılar,yüzüme baka baka.
Hemen,Yahudi zihniyeti çıktı ortaya.
Ne varsa harcadı,İslamı yıkmaya.

Misyonerin,dinsizin işi bu yıkmak.
Bize Yakışırmı?, susup bakmak.
Varken mücadele için ortaya çıkmak.
Bana dokunmasın dersin,be ahmak

Kur'an çalış dedi,tembel tembel oturdun.
İslamı yıkmak için,birde hurefe uydurdun.
Utanmadan,inanç arasına sokuşturdun.
İnsanlar inanmayıncada hemen kudurdun.

Senin gibileri var kapıda kimse inanmaz.
Hıristiyan kafire,inanıp yolundan sapmaz.
Ne kadar süslense,zehire su diye kanmaz.
Allah'n emri akıllıyadır,akılsızlar,ders almaz..


mehmet selim polat

Perşembe, Şubat 22, 2007

Çanakkale Şehitlerine


Mehmet Akif Ersoy-Çanakkale Şehitlerine


Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

- Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"

Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...

Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,

Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı! hayasızcasına,

Maske yırtılmasa halâ bize affetti o yüz...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman o orduyu seyret ki, bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;

Bu göğüslerse Huda'nın ebedi serhaddi;
"O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme" dedi.

Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.

"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor son Peygamber.

Mehmet Akif Ersoy

VURAN İNSAN DEĞİL-şiir


Vurulmuş asker,tertemiz alnından.
Vuran insan değil,vuran yasadır.
Karakolda,kahroluyor her tasadan.
Vuran insan değil,vuran yasadır.


Dandik yasalarla,hükümet olmaz.
Akacak kan damarda durmaz.
Karakol basarlar,kurnazmı kurnaz.
Vuran insan değil,vuran yasadır.

Ninenin,Dedenin,bebenin suçu ne?.
Vur emri verilmez,ayrılıkçı piçine.
Vurana kar kâr kalır,vurlmaz ensesine.
Vuran insan değil,vuran yasadır.

Vuran affedilmez,her an idam olmalı.
Güçlü devlet gibi,devlet devlet olmalı.
Haksız vurulanın,hesabını sormalı.
Vuran insan değil,vuran yasadır.

Polisin elinde ki silah,sanki oyuncak.
Hiç insan olmayana,açılır mı kucak?.
Öğretmen vurulmuş,şimdi ne olacak?.
Vuran insan değil,vuran yasadır.

Pusu kurup,kalleşçe eylem yaptılar.
Arabadan indirip,yolcuları soydular.
Masum insanları,öldürdüler gittiler.
Vuran insan değil,vuran yasadır.

Dış güçler,sinsice,pılanlarını kurdular.
Ermeni,İsrail,zihniyeti,AB uşaklarıdır.
Hükümet,kardeş belledi,kara kaşlıdır.
Vuran insan değil,vuran yasadır.

Apo saraylarda yaşıyor,olurmu?.
İyice kudurdu zalimler,durur mu?.
Af çıkartmış,zalimler,katillere,huu.
Vuran insan değil,vuran yasadır.

Ekunomi çökmüş,kimin umurunda?.
Olan vatandaşa oldu,en sonunda.
Eğitim fayda vermez,suçlu ortada.
Vuran insan değil,vuran yasadır.

Hayır gelmez,Avrupa dan,Papa dan.
Paramızı çaldılar eksildi kasa dan.
Banka varken,kapkaç çıktı sıradan.
Vuran insan değil,vuran yasadır.

Katil Yakalanmasın,serbest kalacak.
Hakim ceza vermesin,savcı salacak.
Kardeşimi vuran,bana kardeş olacak.!
Vuran insan değil,vuran yasadır.

Peşmerge şimdi,Devlet kuracak.
Apoyu iyi besleyin,başkan olacak.!
Bunun hesabını,kimler soracak?.
Vuran insan değil,vuran yasadır.

Baba vurulmuş,katil cirit atıyor.
Çocuğun feryadı,yürek yakıyor.
Yasalara baktım ki,kan kokuyor.
Vuran insan değil,vuran yasadır.

Adalet Devletin muazzam temeli.
Bu Bayrak kanımız,söylenmedi mi?
Çanakkale geçilmezdi,geçilmedi mi?.
Geçen insan değil,geçen yasadır.

mehmet selim polat
İlahi Dinlemek İçin Tıkla>>Gaflet Uykusu

Blog Listem

  • FİLİSTİNİN TAPUSU.BİZİM ELİMİZDE - 2014 YILINDAN BER, İSRAİLİN UÇAK YAKITI TÜRKİYEDEN GİDİYOR.ÜZGÜNÜM. İSRAİL İŞGALCİFİR.GELDİĞİYERE SÜRÜLMELİ. ERDOĞAN,KUDÜSÜ İSRAİLE SATTI.>>https://yo...
    1 yıl önce
  • ŞİRK ve KÜFÜR: Kadının Namazı - ŞİRK ve KÜFÜR: Kadının Namazı: أَلنِّسَاءِيَّاتْ KADININ NAMAZI EVİNDE OLMALIDIR -2 صلاة المرأة في بيتها -25 الحديث الخامس والعشرون : عَنْ أُمِّ حُمَيهدٍ ا...
    10 yıl önce
  • İSLÂM’DA LAİKLİK YOKTUR - İSLÂM’DA LAİKLİK YOKTUR .إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ Allah katında tek Din İslâmdır. Laiklik; geniş ve basit tanımı ile, dinin siyasal ha...
    10 yıl önce
  • İSLÂM’DA LAİKLİK YOKTUR - * İSLÂM’DA LAİKLİK YOKTUR * .إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ Allah katında tek Din İslâmdır. Laiklik; geniş ve basit tanımı ile, dinin siyasal h...
    10 yıl önce
  • REÇETE-şiir - Ey yüksek sosyeteye mensup modacı hanım, Eğlence zümresinin başının tacı hanım, Bu metod ki, sizlerin müsbet ilâcı hanım: Dışının görünüşü içinin aynasıd...
    10 yıl önce
  • SAAT KODLARI - http://sitene-kod-ekle.tr.gg/saat-kodlar&%23305;-flashl&%23305;--k1-.oe.rnekli-k2-.htm
    13 yıl önce
  • Manyaklara Güzel Cevap - ÖRTÜNMEK İSLAMIN EMRİDİR. CHP'den,İSLAM DİNİNE HÜCUM CHP Deşifre Olmuştur Bunlar,Türbanlıyı mahkemeye veriyor,Çarşaflıya rozet takıyor.Halkı aldatıyorlar.
    13 yıl önce
  • HIRİSTİYANLAR PİSLİKTİR SEVİLMEZ - وَقَالُواْ لَن يَدْخُلَ الْجَنَّةَ إِلاَّ مَن كَانَ هُوداً أَوْ نَصَارَى تِلْكَ أَمَانِيُّهُمْ قُلْ هَاتُواْ بُرْهَانَكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ *(BAKAR...
    14 yıl önce
  • Hıristiyanlar Sevilmez - وَقَالُواْ لَن يَدْخُلَ الْجَنَّةَ إِلاَّ مَن كَانَ هُوداً أَوْ نَصَارَى تِلْكَ أَمَانِيُّهُمْ قُلْ هَاتُواْ بُرْهَانَكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ *(BAKAR...
    14 yıl önce
  • Hak Din İslamdır - *HAK DİN.TEK DİN.İSLAMDIR.* (ÂLİ IMRÂN suresi 19. ayet) إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ إِلاَّ مِن...
    14 yıl önce
  • İki Yüzlülük - 259) İki Yüzlülüğün Kötülenmesi Bu bölümdeki bir ayet ve iki hadis-i şeriften insanların iki yüzlülüklerini herkesten gizleyebileceklerini, fakat Allah’tan...
    14 yıl önce
  • İki Yüzlülük - İki Yüzlülüğün Kötülenmesi 259) İki Yüzlülüğün Kötülenmesi Bu bölümdeki bir ayet ve iki hadis-i şeriften insanların iki yüzlülüklerini herkesten gizleyebile...
    14 yıl önce
  • HUDÛD (İSLAM CEZA HUKUKU) - 15: HUDÛD (İSLAM CEZA HUKUKU) *BÖLÜM: 1* *Ø** KENDILERINDEN KALEM KALDIRILAN, CEZA VERILMEYEN KIMSELER VAR MIDIR?* *1423-* Ali (r.a.)’den rivâyete göre,...
    15 yıl önce
  • SAPIKLIĞA DÜŞEN KAVİMLERİN GÖRÜŞLERİ - Şimdi bizim sapık kavimlerin rububiyetle ilgili görüşlerini incelememiz Kur’an-ı Kerim’in onları hangi noktalardan ve niçin reddetme yoluna gittiğini ve b...
    15 yıl önce
  • Demokratik çalışma ve amel ilişkisi - *Demokratik Çalışma ve Amel ilişkisi :* İslam adına , müslüman olarak belli bir partinin çalışmalarına katılan kimselerin yaptıkları bu iş, sıhhat şartl...
    15 yıl önce
  • İBNİ TEYMİYYE-8.CİLT - بســـم الله الرحمن الرحيم "(İyi bilinmelidir ki) Allah'ın dostlarına hiçbir korku yoktur ve onlar üzülecek de değildirler. Onlar, iman edip (gerektiği gi...
    15 yıl önce
  • Çay Sohbeti - *İBN-İ TEYMİYYE** ve İBN-İ TEYMİYYE-7.Cilt ve İBNİ TEYMİYYE-8.CİLT* *İslâm Güneşi,Mekke'den Doğar.Dünyayı Aydınlatır.* *İslâm Bahçesinde,Dinî Yazı,Resim ve...
    15 yıl önce
  • Lanetlikler - الحديث الرابعوالثمانون عن أبي هريرة رضي اللّه عنه قال لَعَنَ رسولُ اللَّهِ صلى اللَّه عليه وسلّم مُخَنَّثِي الرِّجالِ الذينَ يتَبَّهونَ بالنِّساءِوالمُتَ...
    16 yıl önce